Death Parade

Yönetmen: Yuzuru Tachikawa
Stüdyo: Madhouse
Tür: Dram, Psikolojik
Yapım Yılı: 2015
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/8.5


Genellikle manga kökenli olan animelerden ziyade, Death Parade yine Madhouse bünyesindeki genç animasyoncuların elinden “Anime Mirai 2013” için Death Billiards adı altında çıkmış kısa bir anime filminden geliyor.

Death Parade adlı animeye göre insanlar ölünce ruhları gidecekleri son duraktan önce gizemli kulelerde bulunan yine gizemli barlara yollanır. Burada onları bir barmen ama aynı zamanda bir yargıç olan birisi karşılar. Bu barlara gelen insanlar öldüklerinden ilk bakışta bihaberdir ve öldüklerini bırakın yakın geçmişlerini bile hatırlayamazlardır. Yargıç ise tam tersine ölen şahısların tüm hafızalarına sahiptir. Yargıç, kafası karışık ve ölü olduklarını bilmeyen çifte (her bara birbirinden alakasız iki kişi gelir) bir oyun oynayacaklarını ve oyun bitince bardan çıkabileceklerini söyler. Oyun oynamak istemeyenlere ise yargıç bunu pek önermez. Yani bir nevi onları zorlar. Bu oyunlar ise ilk bakışta basit görünen şeylerdir. Bilardo oynamak, dart oynamak, kart oynamak gibi. Çiftler oyunlarını oynadıkça hafızalarını geri kazanmaya başlarlar ve akabinde de ölü olduklarını hatırlarlar. Bu işlem sırasında ise doğal olarak ruh halleri değişir ve yargıcın dediğine göre karanlık tarafları açığa çıkar. Yargıç da çiftler gelmeden önce elde ettiği hafızalarına ve oyunlar esnasındaki davranışlarına göre hükmünü verir. Ruh ya yeniden doğuş için reenkarnasyona gidecektir ya da sonsuz boşlukta sürekli bir düşüş haline olacaktır. 


Animede bizim barmen ve yargıcımızın adı Decim, olayların geçtiği barın adı ise 15. Katta bulunan Quindecim’dir. Hobisi giyim mankenleri ile uğraşmak olan Decim yukarıda anlattığım gibi insanları yargılayıp hükmünü verdiği yere yollamaktadır. Günün birinde ise siyah saçlı genç bir kız yargılanmak için Quindecim’e gelir ama ortada bir gariplik vardır. Kız henüz hatırlayamaması gereken hafızasına sahiptir ve öldüğünü bilmektedir. Dolayısıyla Decim kızı oyun oynamaya ikna edemez ve kesin hükmünü veremez. Durum böyle olunca Quindecim’in bulunduğu kuleden sorumlu Nona, kızın hafızasını deyim yerindeyse manuel olarak silerek hükmünü erteler ve onu Decim’in yanına asistan olarak verir. 12 bölüm boyunca da Decim ve siyah saçlı asistanının çeşitli sebeplerden ölen insanların hikâyelerine ve hükümlerine tanıklık etmeye başlarız.

Death Parade’yi ilk izlemeye başladığımda bana Jigoku Shoujo’u anımsatmıştı. Lakin izledikçe animenin aslında Jigoku Shoujo ile pek alakalı olmadığını sadece hafif benzerlik taşıdığını (psikolojik olarak) gördüm. Jigoku Shoujo gerilim yönüyle ön plana çıkarken Death Parade’in en büyük kozu izleyenine sunduğu dram ve dramın getirdiği duygusal anlar. Özellikle bölümlerin sonları yaklaşırken insanların öldüklerini hatırlamaları ve yaşadıkları buhran çok iyi yansıtılmış. Ölü olduklarını anlayan ve sevdiklerini bir daha göremeyeceklerinin farkına varanların yaşadığı duygusal çöküntüler sizleri de etkiliyor. Bir de bölümün sonunda kapanış müziği ile (birazdan bahsedeceğim, cuk oturmuş kapanış) ölen şahısların anılarını flashback’ler gibi bizlere gösteriyorlar ya, bu da işin kaymağı olmuş diyebilirim. Yani demek istediğim anime ilk başlarda bu insanlar niye ölmüş diye merak ettiriyor ve sonra adeta damardan girerek sizi etkiliyor. Zaten sizi etkilemeyi başaramaza açıkçası iki üç bölüm sonra olaylar tekrara girdiğinden (değişen insanlar hariç elbette) sıkılmaya başlayabilirdiniz. 



Animenin çizimleri fazla abartılı olmasa da kendine has stiliyle harmanlanmış klasik anime tarzında (yani renkli saçlar, klişe tipler) çıkıyor karşımıza. Klasik dediysek de dediğim gibi kendine has bir ruhu da var. Karakterleri genel olarak sevdim ama ne yalan söyleyeyim Decim’in saç tipi daha iyi olabilirmiş diye düşünüyorum. Bunun dışında zaten arka plan çizimleri de oldukça başarılı ve oyunlar esnasında yaşanan atraksiyonlar başarılı yansıtılmış. Müzikler ise dram yönüyle beraber animenin en iyi tarafı. Öncelikle açılış parçası “Flyers” animenin formatına aykırı kaçsa da, dinledikçe bağımlılık yapan ve açılış sahneleri ile harikulade bir uyum gösteren eğlenceli ve sürekli dinlemek isteyeceğiniz parça. Benim asıl beğendiğim ise dediğim gibi size damardan dramı verdikten sonra ölenlerin geçmişlerini de izlettiren slow parça olan NoisyCell’in (aynı zamanda Barakamon adlı animenin kapanış da bunlara ait) Last Theater adlı parçası. İşte bu parça animeye hakikatten tam oturmuş.

Death Parade’i her bölümünde farklı bir hikâye barındıran sıra dışı bir anime olarak tanımlayabilirim. Quindecim adlı barda geçen olayları ben ilgiyle izledim ve yeri geldiğinde ben de üzüldüm. Bu yüzden aksiyona, fantastik olaylara ve benzerlerine alternatif arıyorsanız Death Parade bence bir göz atılmayı hak ediyor.

Share:

İstanbul Sihirbaz Kiralama Servisi

logo

1992 yılında organizasyon sektöründe hizmet vermeye başlayan firmamız, siz değerli müşterilerimizin
en küçüğünden en genişine kadar olan tüm organizasyon tataleplerini güçlü kadrosu ile Türkiye genelinde hizmet veren sayılı organizasyon firmalarından birisi olmuştur.


Share:

Ghost in the Shell: Arise – Border 4: Ghosts Stand Alone

Yönetmen: Kazuchika Kise
Stüdyo: Production I.G.
Tür: Bilimkurgu, Aksiyon
Yapım Yılı: 2014
Bölüm Sayısı: Ova
Anime Puanı: 10/7


Ghost in the Shell: Arise adlı OVA (Original Video Animation) serisi toplamda dört bölümden oluşuyor ve diğer anime filmleri veya serisi ile doğrudan bir bağlantı içermiyor. Ova serisi daha çok Bölüm 9’un yapılanmasına ve ünlü elemanlarının nasıl bir araya geldikleri üzerinde duruyor. İlk bölüm olan Ghost Pain’in incelemesine buradan ulaşabilirsiniz. İkinci bölüm olan “Ghost Whispers” ve üçüncü bölüm olan “Ghost Tears”ı arka arkaya izlediğim için onların incelemelerine de buradan ulaşabilirsiniz.

Dördüncü film olan Ghosts Stand Alone bizleri 2028 yılının kışına götürüyor. Motoko Kusanagi ve Bölüm 9’un diğer elemanları hala Japon hükümeti tarafından gizli tutulmaktadır ve yeni görevleri “Fire Starter” adlı oldukça güçlü virüsün izini sürmektir. Bu sefer ise virüsün önemli kişilerin, bakanların katıldığı su konferansında ortaya çıkar ve Fire Starter adlı virüs ile ele geçirilen kurbanlar ki bunlar polisler, konferansı protesto eden sivillerin üzerine rastgele ateş etmeye başlar ve deyim yerindeyse bir katliam meydana gelir. Olayların ortasında ise Emma adında bir kız ve lakaplarını Oz Büyücüsü’nden alan Teneke Adam, Korkuluk gibi hacker’lar vardır. Bir yandan Bölüm 9 araştırmasına devam ederken askeri istihbarattan Yarbay Hozumi ve yine askeriyeye bağlı Yüzbaşı Kurutsu ile 501. Bölüm de araştırmaya kendilerini dahil etmişlerdir. 


Hikâye olarak yine her zamanki gibi bölümler doğrudan birbirleriyle bağlantılı değil. Motoko’nun klasik bina tepesinden kendisini boşluğa bırakması ile başlayan Ghosts Stand Alone adlı dördüncü bölüm ilk üç bölüme nazaran az biraz daha iyi geldi benim gözüme. Konu her zamanki gibi karışık, bu yüzden özellikle küçük yaştaki anime severler başta olmak üzere herkese hitap etmez Ghost in the Shell. Buna karşın Ghost in the Shell hayranları elbette kaçırmayacaktır. Lakin daha önceki incelemelerde de söylediğim gibi benim favorim olan Stand Alone Complex’in yerini tutmuyor. Dördüncü bölümün aksiyon sahneleri ile derin hikâyesi güzel harmanlanmış. Gerçi zaman zaman kullanılan terimler sizi zorlayabilir ve ipin ucunun kaçması gibi durumlar yaşanabilir ama resme genel olarak baktığımızda olayın ne olduğunu kavrıyorsunuz. Çizimlere ve müziklere değinmiyorum çünkü daha önceki bölümlerin incelemelerinde değinmiştim ve bu bölümde de yine aynı kıvamdalar.

Arise serisi dediğim gibi Stand Alone Complex’in yerini tutmuyor ve sadece Ghost in the Shell hayranlarına hitap ediyor. Benim size tavsiyem, eğer Ghost in the Shell ile ilgileniyorsanız eski seri ile veya filmleri ile başlangıç yapmanız. Bu arada, Arise serisinin OVA’sının dışında serinin televizyon serisi sürümü de (OVA’nın televizyona uyarlanmış hali) ben bu satırları yazarken devam ediyor. Ayrıca Arise serisinin hem devamı niteliğinde hem de bağımsız olan “Pyrophoric Cult” 26 Ağustos 2015’de yayınlanacak. 

Share:

Tavsiye Ağını Kurarak Kazanç Sağlayabilirsin

Büyük işletmelerin birçoğunun reklamlarını internette veya televizyonlarda görürüz. Ürünlerini veya hizmetlerini tanıtımını yapmak için yığınla para harcayarak pazarlamaya çalışırlar. Bunların geri dönüşlerinin ne kadar olduğunu merak etmiş miydiniz ? Acaba bunca reklam parası harcanıyor tanıtımlar işe yarıyor muydu düşündünüz mü ?

Bunun üzerine epey düşündüm ve araştırdım. İnternet ve televizyon reklamlarının etkisi çok yüksek bu bir gerçek. Ancak şu da dikkatimi çekti ki alınan ürünün veya verilen hizmetin niteliği kalitesi ondan çok daha önemli. Çünkü tek seferlikten ziyade tekrarlanabilir geri dönüşler uzun vade de kazanç için çok önemli. Bu noktada tekrarlanabilir geri dönüşlerin olması bakımından internet ve televizyon reklamlarından çok daha etkili olan tavsiye pazarlamasına değinmek istiyorum.

Bir çok şirket ve hizmet sunan işletmelerde bunun farkına vardı.  Müşteri memnuniyeti sağlamanın yanında ürün veya hizmetini tavsiye etmesiyle hem müşterisine kazandırıyor hem de kendi kazanıyor.

Gelin birkaç örnekle konuya açıklık getirelim.

-Cep telefonunuz vardır muhakkak ve herhangi bir operatörden birini kullanıyorsunuzdur. Türkcell, Vodefone veya Avea bu operatörlerin sık sık yapmış olduğu kampanyalara rastlamışsınızdır.

 Ne diyorlar ?

-Arkadaşını getir. 100 Mb internet hediye.

 -2 kişiyi kampanyamıza dahil et. 250 DK konuşma hediye vs gibi. Düşünün bir çoğu böyle kampanyalar yapıp müşteri toplamıyorlar mı ?

-Bir başkası; Arkadaşını getir. Bir sonraki faturanda şu kadar indirim kazan demiyor mu ?

Hepsi ne için? Arkadaş, tanıdık tavsiyesini kullanarak daha fazla geri dönüş alma çabası içerisinde ve tavsiye pazarlamasının çok fazla geri dönüt alabileceklerinin farkında.

Birde şu açıdan bakalım olaya;

-Televizyonda cep telefonu reklamı gördünüz ve yeni bir cep telefonu alacaktınız. Üstelik hem sizin istediğiniz özelliklere sahip hem de bütçenize uygun. Arkadaş ortamında konu açıldı, durumu anlattınız:

Televizyonda gördüm, tam istediğim gibi bir telefon hem de bütçeme uygun almayı düşünüyorum.
Arkadaşınız:

-Yok dostum, sakın alma! Ben almıştım öyle bin pişmanın telefon göründüğü gibi değil. Hatta geçen bir arkadaşta almış telefonu sürekli garantiye veriyormuş. Sen gel şu telefona bak gayet iyi ve uygun fiyatlı ben bundan memnunum.

Hadi bakalım bide buradan yak.  O çok hoşunuza giden telefonu artık alır mıydınız. Üstelik bunu bir kaç arkadaşınızdan duysanız.  Ne oldu şimdi ? Sizi etkileyen o reklam etkisini kaybetti. Almaktan vazgeçtiniz. Buna ne etkili oldu ? Arkadaşınızın Tavsiyesi.

Vermiş olduğum örnekleri artırmak mümkün. Sizde biraz daha düşünürseniz çevremizde bu tür örneklerin ne kadar çok olduğunu görebilirsiniz.

Şimdi gelelim asıl konuya. Peki bizde bu tavsiye etmenin gücünü kullanarak kazanç sağlayabilir miyiz? Evet kazanç elde edebiliriz.

Öncelikle unutmamak gerekir ki kazanç sağlamamız için en önemli konu o ürün veya hizmeti kullanıyor olmamız ve ondan memnun kalmamız. Bu çok önemli. Çünkü kimse memnun kalmadığı veya kullanmadığı bir ürünü tavsiye etmek istemez.

Peki hem kullanacağımız hem de başkalarına tavsiye ederek kazanç sağlayacağımız ürün nedir?


PEK YAKINDA..... TAKİPTE KALIN...
Share:

General Mobile Discovery 2 Mini Teması

Evet arkadaşlar biliyoruz ki GMD1'in kendi üzerinde gelen temaları o kadar güzel değildi ama GMD 2 Mini'nin temalarından bir kaçı güzele benziyordu baktık GM firması bize temaları getirmeyecek bizde bulduk ve size bir tanesini sunuyoruz temayla hiç oynama olmamıştır kendi orjinal temasıdır güle güle kullanın.










Share:

Aldnoah.Zero

Yönetmen: Ei Aoki
Stüdyo: A-1 Pictures
Tür: Aksiyon, Dram, Mecha
Yapım Yılı: 2014 – 2015
Bölüm Sayısı: 12 + 12
Anime Puanı: 10/9


Aldnoah.Zero’nun evreninde, 1972 yılında ay yüzeyinde astronotlar ve bilim adamları yabancı bir teknolojinin kalıntılarını bulurlar. Hiper Geçit (Hypergate) adı verilen bu teknolojiyi kullanan bilim adamları Mars’a giderek orada yeni bir insan kolonisi kurarlar ve üstelik Mars yüzeyinde daha fazla “Aldnoah” adı verilen teknolojinin kalıntılarına rastlanınca buradaki insanlar dünyadan bağımsızlıklarını ilan eder ve yeni Vers İmparatorluğu’nu kurarlar. Yeni güçleri sayesinde Vers İmparatorluğu kendisini dünyadan üstün görür ve Aldnoah teknolojisine de tamamen sahiplenir. 1999 yılında ay yüzeyinde Versliler ve Dünyalılar arasında yaşanan savaş sonucunda hiper geçit infilak eder ve ayın büyük bir kısmı parçalara ayrılır. Oluşan enkazın çoğu dünyaya düşer ve bu sebeple hem kıtalar büyük değişim geçirir hem de Ay parçalandığı için gel – git oluşumları değiştiğinden dünyanın dengesi de uzun bir süre bozuk kalır. Heaven’s Fall adı verilen bu olayın ardından Vers İmparatorluğu ile Birleşik Dünya Federasyonu arasında ateşkes ilan edilir. 


Ayın parçalanmasının üzerinden on beş sene geçmiştir ve dünya her gün biraz daha kendisini toparlamayı başarmıştır. Ateşkes on beş senedir devam etmektedir fakat parçalanmış ayın çevresinde konuşlanan Vers İmparatorluğuna bağlı şövalyeler ile kaleleri varlıklarını dünyaya hissettirmektedirler. Hatta birçoğu yeniden savaşın başlamasını dilemekte ve dünya ile kaynaklarını ele geçirmenin peşindedir. Nitekim Vers imparatorunun sözü nihaidir. Bu olaylar yaşanırken imparatorun torunu olan Vers prensesi Asseylum Vers Allusia dünyaya gelerek Vers ile Dünya arasındaki soğuk ilişkileri eritmenin ve aralarının başta ticari anlaşmalar olmak üzere geliştirmenin peşindedir. Tüm iyi niyetiyle dünyaya gelen prensese suikast düzenlenir ve zaten ince bir ip üzerinde seyreden ilişkiler hepten kopar. Ateşkes bozulur ve birçok Vers şövalyesi dev kaleleri ile dünya atmosferine girerek savaş ilan eder. Vers’lilerin ve Aldnoah teknolojileri sayesinde inanılmaz güçlere sahip olan “Kataphract”larına (bildiğimiz içine oturulan robot) karşı dünyalıların kataphract’ları pek fazla varlık gösterememektedir. Lakin Inaho Kaizuka adındaki bir genç tüm dengeleri altüst edebilecek bir zekâya sahiptir. Genç Inaho belki de dünya üzerindeki insanlığın son umudu olabilir.



Aldnoah.Zero adlı anime eğer izlediyseniz size biraz Code Geass adlı animeyi hatırlatabilir. Bu animede de Britanya İmparatorluğu dünyaya diz çöktürmektedir ve yine genç Lelouch biraz da doğaüstü güçlerin sayesinde adeta yenilmez denen Britanya’ya kafa tutuyordu. Aldnoah.Zero’da ise Inaho tek başına Vers Şövalyelerine (tek başına demeyelim ama işin büyük kısmını da o yapıyor) kök söktürüyor. Aldnoah.Zero’da doğa üstü güçler de olmadığı için daha gerçekçi bir çizgide ilerliyor. Yani kısacası animedeki konu aslında klişe (bir ülke/ırk bir yeri/dünyayı ele geçiriyor ve bir kahraman sayesinde zayıf taraf isabetli karşı saldırılar yapmaya başlayabiliyor) ama işlenişi, yaşanan çekişmeler, dramlar, kurnazca kurgulanmış savaş sahneleri klişe kurguyu bir hayli telafi ediyor. Özellikle aksiyon sahneleri ve Inaho’nun kurnazca planlarını izlemek gerçekten zevkli.

Anime kendi arasında iki sezona ayrılmış durumda. İkinci on iki bölümde olaylar on sekiz ay sonrasından başlıyor. Yani anime kaldığı yerden devam ediyor. İkinci sezon olarak da adlandırabileceğimiz bu kısım açıkçası ilk sezonun biraz gölgesinde kalmış. Daha doğrusu ilk sezonda ivme çok yukarıda olduğu için ikinci sezon bu ivmeye yetişememiş. Şahsen ben animede Slaine Troyard üzerinden devam ettirilen hikâyenin daha iyi olabileceği düşüncesindeydim. Fazla ayrıntı da vermek istemiyorum ama bunun dışında animede kurgusal olarak herhangi bir sıkıntı en azından benim gözümde yoktu. Peki, animenin eksileri yok muydu? Eksi demeyelim de bana göre bir iki tane dikkat çeken nokta diyelim. Öncelikle dünyayı kurtaranlar yine klasik liseliler:) Koca koca adamlar çaresiz Inaho ve arkadaşlarının başarı elde etmesini bekliyorlar. Neyse ki yardımcı kadro olarak birkaç tane yetişkin karakter de seriye eklenmiş ki hepten 18 yaş altı partisine çevrilmemiş ortam:) İkinci gözüme çarpansa karakterlerin boş zamanlarında hala lise elbiselerini giymesi. Sorsanız liseleri kül olmuştur ama üniformaları hala sırtlarında. Sivil giyin, diğer tüm önemsiz karakterler gibi askeri üniforma giyin. Ama yok, illa lise elbisesi giyilecek. Bunlar işte benim gözüme çarpan garip detaylar, belki siz izlerken fark bile etmeyebilirsiniz. Herhalde yaş aldıkça kafa artık böyle şeylere takılıyor. İnsan artık daha çok yaşıtı karakter görmek istiyor. 


Animenin çizimleri rengârenk ve gerçeğe yakın bir çizgide. Garip saç şekilleri, uçuk karakter modellemeleri Aldnoah.Zero’da yok. Çizimler uygun ve aksiyon sahneleri gayet başarılı. Animenin en büyük artılarından birisi de müzikleri. İlk sezonun açılışı fena değil, ikinci sezonun açılış ve kapanış müziği de idare eder ama ilk sezonun kapanış parçalarından biri olan ve bölümler esnasında da arka plan müziği olarak bazen karşımıza çıkan “aLIEz” adlı parça gerçekten şahane. Bunun yanında bölümler esnasında çalan birçok parça atmosfere fazla fazla destek veriyor.

Sonuç olarak Aldnoah.Zero benim beklentilerimin üzerinde bir anime çıktı ve her bölümünü zevkle izledim. İki taraf da özünde insan olmasına rağmen bir Verslilerin Dünyalıları gelişmemiş varlıklar olarak görmesi, yaşanan çatışmalar, karakter ilişkileri olsun güzel bir animeydi. Finali de gayet tatminkar ve benim gibi fazla mecha sevmeyen biriyseniz bile Aldnoah.Zero’ya rahatlıkla bir şans verebilirsiniz.


Share:

Bunlara Göz Atmalısın

Stats

Bu Blogda Ara

Arşiv

Hakkında

Teknoloji manyağı

Latest Posts

Featured

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Mutlaka Okumanız Gerekenler

AD BANNER

Etiketler

Blog Arşivi