Dün seyrettiğim bir tartışma programında adamcağızın biri ateşli ateşli konuşurken, "Hani Özal döneminden önce tek televizyon kanalı vardı ya, şimdi bir sürü kanalımız var" dedi övünür şekilde. O an benim kafamda tek kanallı TRT günlerinden sahneler belirmeye başladı. Şöyle bir çocukluğuma gittim geldim. Bana sorarsan güzeldi o tek kanallı günler. Televizyonda ailecek seyrettiğimiz her şey komşularla ortak konuşma konumuzdu.
Mesela şunu hatırlıyorum, annelerimiz siyah beyaz ekranda seyrettiğimiz Ajda Pekkan'ın elbisesinin ne renk olabileceğini tahmin etmeye çalışırlardı.
Şimdiki dizi karakterlerinin yanında çok masum kalan JR'ın kötülükleri konuşulurdu mesela. En entrikalı dizilerden biri Dallas'tı işte. O kadar...
O zaman Kurtlar Vadisi yoktu, beyaz gömlek siyah takım elbise giymiş ergenler kasıla kasıla yürüyüp Polat Alemdar özentiliğine yeltenmezlerdi.
Bugün, rakibinin gözünü oyma, arkasından her türlü iş çevirme serbestliğindeki yarışma programları gibi değildi yarışmalarımız. Barış Ağabey hepimize 10 puan verirdi.
Zamanında yatar uyurdu çocuklar, Adile Teyze "İyi uykular" dedi mi, iş biterdi. İlkokul çocukları lise dizilerini seyretmek için uykusuz kalmazlardı.
Pazar sabahları kahvaltı sırasında ailecek kovboy filmleri izlerdik. O biter klasik müzik konseri başlardı. Evet, o zamanlar klasik müziğe aşinaydık hepimiz.
Tek kanallı dönemde spor programlarında gerçekten spor konuşulurdu ve cumartesi-pazar günleri gündüz maçları seyrederdik. Tribünde Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı bir arada otururdu.
Eurovision şarkı yarışması olay olurdu. Bir de yılbaşı akşamı gece yarısında çıkacak olan dansöz...
Evet böylesi küçük zevklerimiz vardı bizim. Gençler için çok uzak zamanlarda kalmış olduğundan anlaşılamayan, biz yaşlarda olan kimileri tarafından burun kıvrılan.
Kaçak'ı, Kara Şimşek'i, Aşk Gemisi'ni, Atlantis'ten Gelen Adam'ı, Lassie'yi, Kökler'i, Beyaz Gölge'yi, Küçük Ev'i, Komiser Kolombo'yu, Heidi'yi, Tonton Ailesi'ni, Kaynanalar'ı, Tele Kutu'yu, Cenk Koray'ı, Güneş Tecelli'yi, Tuna Huş'u ve daha nicesini unutmam mümkün mü? Hep beraber izledik biz onları, beraber tartıştık, beraber eğlendik, beraber ağladık. Hani şu yeni yeni dönen reklamda olduğu gibi, annemizin ayrı babamızın ayrı şeyler izlediği ama aslında tek bir cihaz olan televizyonumuz yoktu bizim. Her odada ayrı televizyonumuz da yoktu. Bugün olduğu gibi onlarca kanal, binlerce televizyon programı yoktu. Ama naiflik vardı, samimiyet vardı, saflık vardı, birlik vardı. Uzun sözün kısası... Özlüyorum o zamanları. Gerçekten çok özlüyorum.
Şimdiki dizi karakterlerinin yanında çok masum kalan JR'ın kötülükleri konuşulurdu mesela. En entrikalı dizilerden biri Dallas'tı işte. O kadar...
O zaman Kurtlar Vadisi yoktu, beyaz gömlek siyah takım elbise giymiş ergenler kasıla kasıla yürüyüp Polat Alemdar özentiliğine yeltenmezlerdi.
Bugün, rakibinin gözünü oyma, arkasından her türlü iş çevirme serbestliğindeki yarışma programları gibi değildi yarışmalarımız. Barış Ağabey hepimize 10 puan verirdi.
Zamanında yatar uyurdu çocuklar, Adile Teyze "İyi uykular" dedi mi, iş biterdi. İlkokul çocukları lise dizilerini seyretmek için uykusuz kalmazlardı.
Pazar sabahları kahvaltı sırasında ailecek kovboy filmleri izlerdik. O biter klasik müzik konseri başlardı. Evet, o zamanlar klasik müziğe aşinaydık hepimiz.
Tek kanallı dönemde spor programlarında gerçekten spor konuşulurdu ve cumartesi-pazar günleri gündüz maçları seyrederdik. Tribünde Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı bir arada otururdu.
Eurovision şarkı yarışması olay olurdu. Bir de yılbaşı akşamı gece yarısında çıkacak olan dansöz...
Evet böylesi küçük zevklerimiz vardı bizim. Gençler için çok uzak zamanlarda kalmış olduğundan anlaşılamayan, biz yaşlarda olan kimileri tarafından burun kıvrılan.
Kaçak'ı, Kara Şimşek'i, Aşk Gemisi'ni, Atlantis'ten Gelen Adam'ı, Lassie'yi, Kökler'i, Beyaz Gölge'yi, Küçük Ev'i, Komiser Kolombo'yu, Heidi'yi, Tonton Ailesi'ni, Kaynanalar'ı, Tele Kutu'yu, Cenk Koray'ı, Güneş Tecelli'yi, Tuna Huş'u ve daha nicesini unutmam mümkün mü? Hep beraber izledik biz onları, beraber tartıştık, beraber eğlendik, beraber ağladık. Hani şu yeni yeni dönen reklamda olduğu gibi, annemizin ayrı babamızın ayrı şeyler izlediği ama aslında tek bir cihaz olan televizyonumuz yoktu bizim. Her odada ayrı televizyonumuz da yoktu. Bugün olduğu gibi onlarca kanal, binlerce televizyon programı yoktu. Ama naiflik vardı, samimiyet vardı, saflık vardı, birlik vardı. Uzun sözün kısası... Özlüyorum o zamanları. Gerçekten çok özlüyorum.
0 Yorumlar:
Yorum Gönder